Burak Kabadayı'nın aynı anda 3 farklı sanat mekanında açılmış sergilerinin bir ortak noktası var; Biri elbette 'aynı elden' çıkmış olmaları, ikincisi Kabadayı'nın temsil duygusuna olan merakı.
Mixer'de açık olan "20'den Sonra", sergiyi belirlenen tarihten 2 hafta önce kapatararak izleyenleri şaşırtan Bomonti Alt Sanat Mekanı'nda gösterilen "Bırak Öyle Kalsın!" ve 16 Şubat'ta Pasajist isimli İnisiyatifte açılacak olan sergide yer alan "24 Saat!" işleriyle izleyene "bir yerde olma hissini yaşatan" Burak Kabadayı, sadece merak ettiklerinin peşinden gittiğini belirtiyor canlı yayın stüdyomuzda.
Belli ki öyle. Sorduğu sorular izlenimcilik ve temsiliyet konusundaki merakını ortaya seriyor.
Her bir projesi bir alan çalışmasına benziyor. Mixer'de Kuzey Ormanları'ndaki bir köyde biyolojik kömür üretim tesislerinden bir fragmana şahit olup, ilk kez kağıt üzerinde füzen kullandığı birebir boyutlardaki ağaç çizimlerine bakarken, Bırak Öyle Kalsın!'da Sur'da bir duvarın üzerindeki kurşun izlerini birbir görüyoruz. Bunu alçıyla bir negatif kopya alarak yapan Kabadayı, hissi yaşatma potansiyelini artırmak için kurşun seslerinden oluşan bir enstalasyon da oluşturmuş. Ses ise işlerinde ilk kez denediği bir yöntem. Anlaşılan o ki izleyene hissettirmek ya da başka bir cepheden temsiliyet için daha önce kullanmadığını da kullanmaya niyet edebiliyor.
24 Saat isimli ve Pasajist'in bulunduğu menemencinin duvarında kalıcı olacak işinde ise, Tarlabaşı'nda yaşayan 6-12 yaş arası çocuklara bir saat ve bir kameralı telefon vererek saate bakma ihtiyacı hissettikleri zaman bunu kaydetmelerini de istemiş. Bütün bu görüntüler bir araya gelince duvarda yani menemencinin duvarında asılı kalacak.
Burak Kabadayı'nın işlerinde bir deneyim olarak, temsiliyet sürecini, izlerini ve gelişimini gözlemlemek mümkün.